invention : icat , buluş - invenşın
inventory : envanter , sıtok - invıntori
instrument : enstrüman , çalgı - instrımınt
fiddle : zamanını boşa harcamak , vaktini boşa harcamak , keman , dalavere - fidıl
around : etrafında , çevresinde , etrafına , çevresine - ıraund
behind : arkasında , arkasından , peşinde - bihaynd
scene : sahne , olay , olay yeri - siin
scenes : sahneler , olaylar - siinz
scenery : manzara , dekor , sahne dekoru - sinıri
default : varsayılan , ihmal , yer almama - difolt
what happen : ne oluyor - vat hepın
what happend : ne oldu - vat hepınd
compile : derlemek - kımpayıl
compiled : derlenmiş , derlendi - kımpayıld
compiler : derleyici - kımpaylır
compilation : derleme - kampıleyşın
grow : büyümek , yetişmek - gırov
growing : büyüme , büyüyen , artma , çoğalma - gıroving
growing up : büyümek , boy atmak - gıroving ap
article : makale , yazı - ardikıl
crash : kaza , çarpmak , çarpışmak - kıraş
mint : darphane , nane , para basmak - mint
pepper : biber - pepır
peppermint : nane , nane şekeri - pepırmint
paper : kağıt , evrak , rapor , gazete - peypır
crush : ezmek , kırmak - kıraş
crushed : ezildi , ezik , ezilmiş , kırılmış , kırıldı - kıraşt
crushes : ezilir , kırılır - kıraşıs
insert : eklemek , girmek , sokmak - insırt
bother : zahnet , canını sıkmak - badhır
both : ikiside , her ikiside - bouth
rim : jant , çerçeve , çember geçirmek - rim
dance : dans , dans etmek , dans ettirmek - dens
dancer : dansçı , dansöz - densır
dancing : dans , dans etme - densing
rate : oran , kur , fiyat belirlemek - reyt
ratio : oran , orantı - reyşio
hunger : açlık , hasret çekmek - hangır
hungry : aç , acıkmış , karnı aç - hangri
intro : giriş , tanıtım - intro
introduce : tanıtmak , tanıştırmak - intrudus
introduced : tanıtıldı , tanıştırıldı - intrudust
bookstore : katıpçı , kitapevi - buksıtor
marble : mermer , misket , bilye - marbıl
icon : ikon , dini resim ve heykel - aykan
juice : meyve suyu , elektrik - cuus
angel : melek , melek gibi , iyi insan - eyncıl
honey : bal , klas - hani
stadium : sıtadyum - siteydiım
sweet : tatlı , güzel , hoş , sevimli - sıvit
sweetheart : bitanem , sevgilim - sıvithart
portrait : portre - portrıt
inbox : gelen kutusu - inbaks
tasteful : zevkli , lezzetli - teystfıl
gimme : ver - gimi
preference : tercih , tercih hakkı - pırefırıns
preferences : tercihler - pırefırınsıs
group : gurup , topluluk - gırup
regroup : yeniden guruplandırmak - rigırup
convoy : konvoy , kafile - kanvoy
option : seçenek - apşın
fresh : taze , temiz , taptaze - fıreş
refresh : yenilemek , serinletmek , ferahlatmak , tazelemek - rifıreş
refreshment : serinletme , serinletici içki - rifıreşmınt
canvas : tuval , yelken - kenvıs
canteen : kantin , yemek kabı , matara - kentiin
correct : doğru , hatasız , düzeltmek - kırekt
would you like : istermisiniz ? - vuc yu layk
affordable : uygun fiyatlı - ıfordıbıl
freeform : serbest çalışma - fıriform
junk : çöp , önemsiz , hurda , ıvır zıvır - cank
junk food : abur cubur - cank fuud
junkyard : hurdalık - cankyard
knock : vurmak , kapıyı çalmak - nak
knocked : kapıyı çaldı - nakt
knock out : nakavt etmek - nak aut
knock off : vurup devirmek , paydos etmek - nak af
prompt : çabuk , çabucak , yol açmak , sebep olmak - pırampt
promptly : derhal , acilen , tam zamanında , vaktinde - pıramptli
pure : saf , katıksız - piyur
purely : yalnızca , saf olarak - piyurli
purify : arıtmak , arındırmak , saf hale getirmek - piyurifay
region : bölge , yöre - ricın
regional : bölgesel , yöresel , yerel - ricınıl
keepcool : sakin ol , sakin olmak - kiipkuul
famous : ünlü , meşhur , tanınmış - feymıs
excite : heyecanlandırmak , tahrik etmek - iksayt
excited : heyecanlanmış , heyecanlı - iksaytıd
excitement : heyecan , coşku , uyarma , uyarılma - iksaytmınt
time to time : zaman zaman - taym tı taym
shape : şekil , biçim , form - şeyp
hospitality : misafirperverlik - haspıtelıdi
deposit : depozito , emanet - dıpazit
ordinary : sıradan , olağan , alışılmış - ordıneri
ordinarily : normalde - ordınerıli
godspeed : allah yardımcın olsun , tanrı hızı - gadsıpiid
tour : tur , gezi , turne , tur yapmak - tur
toured : gezdi , tur attı - turd
tourist : turist - turıst
tourism : turizm - turizım
tournament : turnuva , yarışma - turnımınt
prefabricate : pirefabrik - pırifebrikeyt
tiny : küçük , küçücük , minik , minicik - tayni
cut : kesmek , kesim , kesik - kat
uncut : kesilmemiş - ankat
telescope : teleskop - telıskop
astronomy : astronomi - ıstranımi
astronomer : astronom - ıstranımır
breakdown : yıkmak - bıreykdaun
orient : yönlendirmek - orient
cybertruck : siber kamyon - saybırtırak
wrangle : kavga , dövüş , kavga etmek - rengıl
wrangler : kavgacı , kavga eden - rengılır
brawl : kavga , dövüş , kavga etmek - bıral
brawler : kavgacı , kavga eden - bıralır
acquisition : edinme , kazanma , kazanç - akvızişın
village : köy - vilıç
villager : köylü - vilicır
boost : yükseltmek , arttırmak - buust
booster : yükseltici - buustır
atmosphere : atmosfer - atmısfir
atmospheric : atmosferik , hava , ortam - atmısferik
boast : övünmek , övünç , iftahar - boust
boastful : övünen , böbürlenen - boustfıl
write : yazmak , yazı yazmak - rayt
wrote : yazdı - rout
newest : en yeni - nuıst
skyline : ufuk çizgisi - sıkaylayn
admire : hayran olmak , çok beğenmek - edmayır
admiring : hayran olma , çok beğenme - edmayıring
admirer : hayran - edmayırır
admiringly : hayranlıkla , beğeniyle - edmayıringli
mark : işaret , işaretlemek , not vermek - mark
flour : un , un serpmek - fılaır
command : komut , komuta , kumanda - kımend
commander : komutan , kumandan - kımendır
cases : olaylar , vakalar - keysız
captain : kaptan , yüzbaşı - keptın
captaincy : kaptanlık , yüzbaşılık , reislik - keptınsi
finger : parmak , parmakla göstermek - fingır
possibly : muhtemelen , belki , olabilir - pasıbli
come back : geri gelmek - kam bek
come back soon : yakında geri gelmek - kam bek suun
find : bulmak - faynd
found : bulundu , temelini atmak , kurmak , inşa etmek - faund
founded : kurulan , kurulmuş , kuruluş tarihi - faundıd
founder : kurucu , sakatlanmak - faundır
foundation : temel , vakıf , kuruluş , fondatön - faundeyşın
location : yer , mevki , konum - lokeyşın
petition : dilekçe , dilekçe vermek - pıtişın
landscape : manzara , peyzaj - lendsıkeyp
nail : tırnak , çivi , çivilemek , çivi çakmak - neyl
seek : öğrenmeye çalışmak , aramak , talip olmak - siik
compact : sıkılaştırmak - kampekt
holder : tutacak , kulp , sap , sahip - holdır
truly : gerçekten , sadakatle - tıruli
whale : balina , balina avlamak - veyıl
protest : pırotesto , itiraz etmek - pırotest
voyage : yolculuk , seyehat - voyıc
voyager : yolcu , gezgin - voyıcır
humour : mizah , espiri - hüumır
sense : duyu , duygu , anlam , his , algı - sens
years old : yaşında - yiırs old
transplant : nakil , nakletmek , nakledilmek - tıranspılant
filter : filtre , süzgeç , süzmek - filtır
filtration : filtreleme , süzme - filtreyşın
environment : çevre , ortam , etraf - invayrınmınt
environmental : çevresel - invayrınmentıl
rider : binici , sürücü , bisikletçi , bisikletli - raydır
riderless : binicisiz , sürücüsüz - raydırlıs
slave : köle , esir , kul - sıleyv
slavery : kölelik , esaret , kulluk - sıleyvıri
ambition : hırs , tutku , ihtiras - embişın
efficient : verim - ifişınt
efficiently : verimli , verimli olarak , verimli bir şekilde - ifişıntli
mag : dergi - meg
alcohol : alkol , içki , ispirto - alkıhol
alcoholism : alkolizm , alkoliklik - alkıholizım
cancer : kanser - kensır
generate : üretmek , oluşturmak , meydana getirmek - cenıreyt
generation : nesil , kuşak , jenerasyon , üretim , oluşturma , dünyaya getirme - cenıreyşın
cycle : devir , bisiklet - saykıl
motor : motor , makine - modır
motorcycle : motosiklet - modırsaykıl
particle : parçacık , tanecik , zerre - pardikıl
assist : yardım , yardım etmek , yardımcı olmak - ıssist
assistant : asistan , yardımcı , muavin - ıssistınt
cement : çimento - sıment
destination : hedef , varış yeri , nereye - destıneyşın
definition : tanım , tarif etme - defınişın
description : tarif , tasvir , betimleme , açıklama - diskıripşın
waste : çöp , atık , israf - veyst
course : kurs , seyir , rota , süreç - kors
of course : tabiki , elbette - ıv kors
certain : kesin , belli , belirli , kuşkusuz - sırtın
certainly : kesinlikle , muhakkak , elbette - sırtınli
certainty : kesinlik - sırtınti
uncertain : belirsiz , kesin olmayan - ansırtın
highway : otoyol , otoban , karayolu , anayol - hayvey
try : denemek , yargılamak - tıray
trail : iz , peşinden sürüklemek - tıreyıl
trailer : fragman , römork , karavan - tıreylır
trial : deneme , duruşma , mahkeme - tırayıl
massive : büyük , iri - masiv
body building : vücut geliştirme - badibilding
repaint : yeniden boyamak - ripeynt
drying : kurutma - dıraying
barely : zarzor , ancak , anca , hemen hemen , neredeyse - berli
turquoise : turkuaz - tırkvoyz
“DERLEMEDE GOOGLE TRANSLATE VE SESLİ SÖZLÜK UYGULAMASINDAN YARARLANILMIŞTIR”
“KELİMELERİN OKUNUŞ LEHÇESİ U.S’ DİR”