bargained : pazarlıklı , anlaşmak - bargınt pet bottle : pet şişe - pet badıl paper cup : kağıt bardak - peypır kap everywhere : her yerde , her yer , her tarafta , her taraf - evriver pinnacle : çukur , zirve , doruk - pinıkıl digitally : dijital olarak - dicıdıli armored : zırhlı - armırd armory : cephanelik - armıri utility : yarar , fayda , işe yarar şey - yutilıdi utilize : faydalanmak - yudılayz misinformation : yanlış bilgi - misinfırmeyşın representation : temsil , temsilcilik - reprızenteyşın representational : temsili - reprızenteyşınıl bastard : piç , soysuz , adi herif - bastırd whore : fahişe , orospu , fuhuş - hor go ahead : önde gitmek - go ıhed context : sözün gelişi - kantekst corrective : düzeltici - kırektiv grace : lütuf , zarafet , teşrif etmek , onur vermek - gıreys disgrace : rezalet , utanç , rezillik , yüz karası , rezil etmek - disgıreys walnut : ceviz - valnat lifetime : ömür , ömür boyu , ömür boyu süren - layftaym lifelong : ömür boyu - layflong lifespan : ömür , yaşam süresi - layfsıpen leakage : sızıntı , sızma , kaçak - likıc complaint : şikayet , yakınma - kımpıleynt complainant : şikayetçi - kımpıleynınt can you do it ? : bunu yapabilirmisin - ken yu du it differ : farklılık , benzememek , farklı olmak - difır betray : ihanet etmek - bitrey onion : soğan - anyın clause : cümle , fıkra - kılaz timelessness : zamansızlık - taymlısnıs pensive : dalgın , düşünceli - pensiv operator : şebeke , operatör - apıreydır fortress : kale , hisar - fortrıs no idea : fikrim yok - no aydiı ideal : mükemmel - aydiıl had : sahip ol , sahipti , vardı - hed ı had : sahiptim - ay hed hypnotic : hipnotik - hipnatik hypnosis : hipnoz - hipnosıs selfish : bencil - selfiş human rights : insan hakları - hümın rayts welcome back : tekrar hoşgeldiniz - velkım bek welcome home : eve hoş geldin - velkım hom rig : teçhizat - rig loyal : sadık , vefalı - loyıl loyalty : bağlılık , sadakat - loyılti refinery : rafineri - rifaynıri hustle : acele , ivedi , sıkboğaz etmek - hasıl campus : kampus , yerleşke - kempıs prey : av - pırey penthouse : çatıkatı - penthaus in minutes : dakikalar içinde - in minıts fueling : yakıt ikmali - fiyuling fueling tower : yakıt kulesi - fioling tavır we all : hepimiz - vi ol all of us : hepimiz - ol ıv as titan : büyük ve kuvvetli kimse - taytın titanium : kimyasal element - titeyniyım organic : organik - orgenik microphone : mikrofon - maykrıfon it’s time : zamanı geldi , tam zamanı - its taym grabber : yakalayıcı , gaspçı - gırabır proxy : vekil , vekillik , vekalet - pıraksi proximity : yakınlık , yakın olma - pıraksimıdi boxing : boks , kutulama , kutuya koyma - baksing middle : orta , ortadaki , aradaki - midıl primal : başlıca , ana , esas , ilkel - pıraymıl melody : melodi , ezgi , name - melıdi melodious : melodik - mılodiyıs guy : adam , herif , takılmak , germe halatı - gay guys : çocuklar , herifler , beyler , millet - gayz gazebo : çardak , manzaralı balkon - gizibo cupboard : dolap , büfe , yüklük - kabırd on your left : senin solunda - an yor left on your right : senin sağında - an yor rayt hold the position : pozisyonunu tut - hold dı pızişın land : arazi , arsa , toprak , kara , memleket - lend on her back : onun arkasında - on hır bek to see me : beni görmek için - tu si mi having : sahip olan - heving millionaire : milyoner - milyıner like it : beğendim - layk it plot : arsa , arazi , parsel , komplo - pılat maid : hizmetçi , hizmetçi kız , bakire - meyd servant : hizmetçi , hizmetli , uşak , kul , memur - sırvınt come down : sakinleş , fiyatı düşmek - kam daun perhaps : belki , olabilir , bir ihtimal - pırhaps maybe : belki , olabilir , bir ihtimal - meybi notification : tebliğ , bildiri , duyuru , ihbarname - nodıfıkeyşın sticking : yapışkan , yapışkanlı - sitiking sticking out : dışarı çıkmış - sitiking aut park : parketmek , otopark , spor alanı , futbol sahası - park parked : parkedilmiş - parkt putrid : leş gibi kokan - piyutrid dump : çöplük , çöp yığını - damp satchel : omuz çantası , okul çantası - saçıl street : sokak - sıtrit avenue : cadde , ağaçlı yol - avınyu boulevard : bulvar , geniş cadde - bulıvard trouser : pantolon - tırazır stew : güveç , yahni , kısık ateşte pişirmek - sıtu often : sık sık , sıkça , çoğukez , çoğunlukla - ofın pile : istif , yığın , yığmak , yığılmak , yığınak , küme - payıl discourage : vazgeçirmek , hayal kırıklığına uğratmak , önüne geçme , hevesini kırmak , önlemeye çalışmak moralini bozmak - diskırıç discouraged : cesareti kırılmış , güvenini kaybetmiş - diskırıçt sandwich : sandiviç , ekmek arası - sendviç body : beden , vücut , gövde , ceset , cisim - badi bodies : bedenler , cesetler , organlar - badiz liver : ciğer , karaciğer - livır yet : henüz , ama , hatta , buna rağmen , şimdiye kadar - yet argue : tartışmak , münakaşa etmek , itiraz etmek - argiyu fin : yüzgeç , kanat (uçak) , kanat (balık) - fin finn : finli , finlandiyalı - fin novel : roman , yeni - navıl navel : göbek - neyvıl stolen : çaldı , çalınan , çalıntı , çalınmış - sıtolın scold : azarlamak , çıkışmak - sıkold run away : kaçmak , firar etmek , kaçak , firari - ranıvey rub : ovmak , kaşımak - rab row : kürek çekmek , sandal gezisi - rou refuse : reddetmek , kabul etmemek - rıfyuz raft : sal , sala binmek - raft pretend : numara yapmak , rol yapmak - pıritend go ashore : kıyıya çıkmak , karaya çıkmak - go ışor pap : baba - pep get scared : korkmak - get sıkerd get caught : yakalanmak , takılmak - get kot duke : dük - duk laugh : gülmek , gülüş , kahkaha - laf laughing : gülüş , gülme , güldürücü , gülüyor , komik - lafing die laughing : gülmekten ölmek - day lafing confess : itiraf etmek , günah çıkarmak - kınfes borrow : ödünç almak , borç almak - barou barrow : el arabası - berou narrow : dar , daraltmak , daralmak - nerou sorrow : üzüntü , keder , yas tutmak - sarou campfire : kamp ateşi - kempfayır at last : sonunda , nihayet , en sonunda - et last at first : ilk önce , ilk zamanlar , başlangıçta - et fırst at that moment : o anda - et dıt momınt wound : yara , yaralamak , yarala - vund wounded : yaralı - voundıd spread : yaymak , yayılmak , yayılmış , dağılmış - sıpred describe : tarif etmek - diskırayb quarrel : atışma , atışmak , kavga , çekişmek - korıl flashes : yanıp söner - fılaşiz untie : çöz , çözmek , çözülmek - ıntay as soon : yakında - ez sun dig : kazmak , çukur kazmak , kazı - dig liar : yalancı - layır tannery : tabakhane - tenıri loud : yüksek sesle , gürültüyle - laud louder : daha yüksek sesle - laudır aloud : yüksek sesle bağırarak - ılaud chasing : kovalamak , takip etmek , avcılık - çeysing rode off : yola çıktı - rod of ran off : tükenmek - ren of feud : kavga , kan davası - fiyud buck : itaatsizlik etmek , para - bak grief : yas , keder , üzüntü - gırif fine looking : iyi görünümlü - fayn luking guilt : suç , suçluluk , kabahat - gilt guilty : suçlu - gilti stagger : sendelemek , tökezlemek , sersemlemek - sıtegır alarm : alarm - ılarm alarmed : alarma geçmiş - ılarmd swam : yüzdü - sıvam further down : daha aşağı - fırdhır daun sneer : alay , küçümseyerek gülmek - sıniır shabby : yıpranmış , eski püskü - şabi very still : çok sakin - veri sitil complain : şikayet , şikayet etmek , şikayetçi olmak - kımpıleyn worth : değer , değerinde , bedel , layık - vırth unworthy : değersiz , değmez , yakışmaz , layık olmayan - anvırdhi permanent : kalıcı , daimi , devamlı - pırmınınt stem : kök - sıtem stems : kaynaklanıyor - sıtems modern : modern . çağdaş - madırn stupendous : muazzam - sıtupendıs no one : kimse , hiç kimse , hiçbiri - no van will be : olacak , yapacaksın - vil bi accept : kabul etmek , kabullenmek , üstlenmek - ıksept decline : reddetmek , düşüş , gerileme - diklayn regret : pişmanlık , teessüf etmek - rıgret offbeat : sıra dışı - ofbit lion : aslan , cesur kimse , görülmeye değer yerler - layın lioness : dişi aslan - layınıs teen : genç - tin teenager : genç , delikanlı , genç kız - tineycır mutant : değişime uğramış , mutasyon geçirmiş - mıyutınt observe : gözlemlemek , görmek , görüşünü bildirmek - ıbzırv observe : gözlemek , görüşünü bildirmek - ıbzırv obzerver : gözlemci , itaat eden - ıbzırvır observatory : gözlem evi - ıbzırvıtori centerpiece : en önemli parça - sentırpis accelerate : hızlanmak - hızlandırmak , gaza basmak - ıkselıreyt accelerator : gaz pedalı , hızlandırıcı - ıkselıreydır dwarf : cüce , bodur , bücür - dıvorf cluster : salkım , küme - kılastır noteworthy : dikkate değer - notvırdhi throwback : geri dönüş , soya çekme - tırovbek salami : salam - sılami paradise : cennet - perıdays heaven : cennet , gökyüzü - hevın heavenly : göksel , cennete ait , cennetlik - hevınli
“DERLEMEDE GOOGLE TRANSLATE VE SESLİ SÖZLÜK UYGULAMASINDAN YARARLANILMIŞTIR”

“KELİMELERİN OKUNUŞ LEHÇESİ U.S’ DİR”

bargained : pazarlıklı , anlaşmak - bargınt pet bottle : pet şişe - pet badıl paper cup : kağıt bardak - peypır kap everywhere : her yerde , her yer , her tarafta , her taraf - evriver pinnacle : çukur , zirve , doruk - pinıkıl digitally : dijital olarak - dicıdıli armored : zırhlı - armırd armory : cephanelik - armıri utility : yarar , fayda , işe yarar şey - yutilıdi utilize : faydalanmak - yudılayz misinformation : yanlış bilgi - misinfırmeyşın representation : temsil , temsilcilik reprızenteyşın representational : temsili - reprızenteyşınıl bastard : piç , soysuz , adi herif - bastırd whore : fahişe , orospu , fuhuş - hor go ahead : önde gitmek - go ıhed context : sözün gelişi - kantekst corrective : düzeltici - kırektiv grace : lütuf , zarafet , teşrif etmek , onur vermek - gıreys disgrace : rezalet , utanç , rezillik , yüz karası , rezil etmek - disgıreys walnut : ceviz - valnat lifetime : ömür , ömür boyu , ömür boyu süren - layftaym lifelong : ömür boyu - layflong lifespan : ömür , yaşam süresi - layfsıpen leakage : sızıntı , sızma , kaçak - likıc complaint : şikayet , yakınma - kımpıleynt complainant : şikayetçi - kımpıleynınt can you do it ? : bunu yapabilirmisin - ken yu du it differ : farklılık , benzememek , farklı olmak - difır betray : ihanet etmek - bitrey onion : soğan - anyın clause : cümle , fıkra - kılaz timelessness : zamansızlık - taymlısnıs pensive : dalgın , düşünceli - pensiv operator : şebeke , operatör - apıreydır fortress : kale , hisar - fortrıs no idea : fikrim yok - no aydiı ideal : mükemmel - aydiıl had : sahip ol , sahipti , vardı - hed ı had : sahiptim - ay hed hypnotic : hipnotik - hipnatik hypnosis : hipnoz - hipnosıs selfish : bencil - selfiş human rights : insan hakları - hümın rayts welcome back : tekrar hoşgeldiniz - velkım bek welcome home : eve hoş geldin - velkım hom rig : teçhizat - rig loyal : sadık , vefalı - loyıl loyalty : bağlılık , sadakat - loyılti refinery : rafineri - rifaynıri hustle : acele , ivedi , sıkboğaz etmek - hasıl campus : kampus , yerleşke - kempıs prey : av - pırey penthouse : çatıkatı - penthaus in minutes : dakikalar içinde - in minıts fueling : yakıt ikmali - fiyuling fueling tower : yakıt kulesi - fioling tavır we all : hepimiz - vi ol all of us : hepimiz - ol ıv as titan : büyük ve kuvvetli kimse - taytın titanium : kimyasal element - titeyniyım organic : organik - orgenik microphone : mikrofon - maykrıfon it’s time : zamanı geldi , tam zamanı - its taym grabber : yakalayıcı , gaspçı - gırabır proxy : vekil , vekillik , vekalet - pıraksi proximity : yakınlık , yakın olma - pıraksimıdi boxing : boks , kutulama , kutuya koyma - baksing middle : orta , ortadaki , aradaki - midıl primal : başlıca , ana , esas , ilkel - pıraymıl melody : melodi , ezgi , name - melıdi melodious : melodik - mılodiyıs guy : adam , herif , takılmak , germe halatı - gay guys : çocuklar , herifler , beyler , millet - gayz gazebo : çardak , manzaralı balkon - gizibo cupboard : dolap , büfe , yüklük - kabırd on your left : senin solunda - an yor left on your right : senin sağında - an yor rayt hold the position : pozisyonunu tut- hold dı pızişın land : arazi , arsa , toprak , kara , memleket - lend on her back : onun arkasında - on hır bek to see me : beni görmek için - tu si mi having : sahip olan - heving millionaire : milyoner - milyıner like it : beğendim - layk it plot : arsa , arazi , parsel , komplo - pılat maid : hizmetçi , hizmetçi kız , bakire - meyd servant : hizmetçi , hizmetli , uşak , kul , memur - sırvınt come down : sakinleş , fiyatı düşmek - kam daun perhaps : belki , olabilir , bir ihtimal - pırhaps maybe : belki , olabilir , bir ihtimal - meybi notification : tebliğ , bildiri , duyuru , ihbarname - nodıfıkeyşın sticking : yapışkan , yapışkanlı - sitiking sticking out : dışarı çıkmış - sitiking aut park : parketmek , otopark , spor alanı , futbol sahası - park parked : parkedilmiş - parkt putrid : leş gibi kokan - piyutrid dump : çöplük , çöp yığını - damp satchel : omuz çantası , okul çantası - saçıl street : sokak - sıtrit avenue : cadde , ağaçlı yol - avınyu boulevard : bulvar , geniş cadde - bulıvard trouser : pantolon - tırazır stew : güveç , yahni , kısık ateşte pişirmek - sıtu often : sık sık , sıkça , çoğukez , çoğunlukla - ofın pile : istif , yığın , yığmak , yığılmak , yığınak , küme - payıl discourage : vazgeçirmek , önüne geçme , hayal kırıklığına uğratmak , hevesini kırmak , önlemeye çalışmak , moralini bozmak - diskırıç discouraged : cesareti kırılmış , güvenini kaybetmiş - diskırıçt sandwich : sandiviç , ekmek arası - sendviç body : beden , vücut , gövde , ceset , cisim - badi bodies : bedenler , cesetler , organlar - badiz liver : ciğer , karaciğer - livır yet : henüz , ama , hatta , buna rağmen , şimdiye kadar - yet argue : tartışmak , münakaşa etmek , itiraz etmek - argiyu fin : yüzgeç , kanat (uçak) , kanat (balık) - fin finn : finli , finlandiyalı - fin novel : roman , yeni - navıl navel : göbek - neyvıl stolen : çaldı , çalınan , çalıntı , çalınmış - sıtolın scold : azarlamak , çıkışmak - sıkold run away : kaçmak , firar etmek , kaçak , firari - ranıvey rub : ovmak , kaşımak - rab row : kürek çekmek , sandal gezisi - rou refuse : reddetmek , kabul etmemek - rıfyuz raft : sal , sala binmek - raft pretend : numara yapmak , rol yapmak - pıritend go ashore : kıyıya çıkmak , karaya çıkmak - go ışor pap : baba - pep get scared : korkmak - get sıkerd get caught : yakalanmak , takılmak - get kot duke : dük - duk laugh : gülmek , gülüş , kahkaha - laf laughing : gülüş , gülme , güldürücü , gülüyor , komik - lafing die laughing : gülmekten ölmek - day lafing confess : itiraf etmek , günah çıkarmak - kınfes borrow : ödünç almak , borç almak - barou barrow : el arabası - berou narrow : dar , daraltmak , daralmak - nerou sorrow : üzüntü , keder , yas tutmak - sarou campfire : kamp ateşi - kempfayır at last : sonunda , nihayet , en sonunda - et last at first : ilk önce , ilk zamanlar , başlangıçta - et fırst at that moment : o anda - et dıt momınt wound : yara , yaralamak , yarala - vund wounded : yaralı - voundıd spread : yaymak , yayılmak , yayılmış , dağılmış - sıpred describe : tarif etmek - diskırayb quarrel : atışma , atışmak , kavga , çekişmek - korıl flashes : yanıp söner - fılaşiz untie : çöz , çözmek , çözülmek - ıntay as soon : yakında - ez sun dig : kazmak , çukur kazmak , kazı - dig liar : yalancı - layır tannery : tabakhane - tenıri loud : yüksek sesle , gürültüyle - laud louder : daha yüksek sesle - laudır aloud : yüksek sesle bağırarak - ılaud chasing : kovalamak , takip etmek , avcılık - çeysing rode off : yola çıktı - rod of ran off : tükenmek - ren of feud : kavga , kan davası - fiyud buck : itaatsizlik etmek , para - bak grief : yas , keder , üzüntü - gırif fine looking : iyi görünümlü - fayn luking guilt : suç , suçluluk , kabahat - gilt guilty : suçlu - gilti stagger : sendelemek , tökezlemek , sersemlemek - sıtegır alarm : alarm - ılarm alarmed : alarma geçmiş - ılarmd swam : yüzdü - sıvam further down : daha aşağı - fırdhır daun sneer : alay , küçümseyerek gülmek - sıniır shabby : yıpranmış , eski püskü - şabi very still : çok sakin - veri sitil complain : şikayet , şikayet etmek , şikayetçi olmak - kımpıleyn worth : değer , değerinde , bedel , layık - vırth unworthy : değersiz , değmez , yakışmaz , layık olmayan - anvırdhi permanent : kalıcı , daimi , devamlı - pırmınınt stem : kök - sıtem stems : kaynaklanıyor - sıtems modern : modern . çağdaş - madırn stupendous : muazzam - sıtupendıs no one : kimse , hiç kimse , hiçbiri - no van will be : olacak , yapacaksın - vil bi accept : kabul etmek , kabullenmek , üstlenmek - ıksept decline : reddetmek , düşüş , gerileme - diklayn regret : pişmanlık , teessüf etmek - rıgret offbeat : sıra dışı - ofbit lion : aslan , cesur kimse , görülmeye değer yerler - layın lioness : dişi aslan - layınıs teen : genç - tin teenager : genç , delikanlı , genç kız - tineycır mutant : değişime uğramış , mutasyon geçirmiş - mıyutınt observe : gözlemlemek , görmek , görüşünü bildirmek - ıbzırv observe : gözlemek , görüşünü bildirmek - ıbzırv obzerver : gözlemci , itaat eden - ıbzırvır observatory : gözlem evi - ıbzırvıtori centerpiece : en önemli parça - sentırpis accelerate : hızlanmak - hızlandırmak , gaza basmak - ıkselıreyt accelerator : gaz pedalı , hızlandırıcı - ıkselıreydır dwarf : cüce , bodur , bücür - dıvorf cluster : salkım , küme - kılastır noteworthy : dikkate değer - notvırdhi throwback : geri dönüş , soya çekme - tırovbek salami : salam - sılami paradise : cennet - perıdays heaven : cennet , gökyüzü - hevın heavenly : göksel , cennete ait , cennetlik - hevınli
“DERLEMEDE GOOGLE TRANSLATE VE SESLİ SÖZLÜK UYGULAMASINDAN YARARLANILMIŞTIR”

“KELİMELERİN OKUNUŞ LEHÇESİ U.S’ DİR”

bargained : pazarlıklı , anlaşmak - bargınt pet bottle : pet şişe - pet badıl paper cup : kağıt bardak - peypır kap everywhere : her yerde , her yer , her tarafta , her taraf - evriver pinnacle : çukur , zirve , doruk - pinıkıl digitally : dijital olarak - dicıdıli armored : zırhlı - armırd armory : cephanelik - armıri utility : yarar , fayda , işe yarar şey - yutilıdi utilize : faydalanmak - yudılayz misinformation : yanlış bilgi - misinfırmeyşın representation : temsil , temsilcilik - reprızenteyşın representational : temsili - reprızenteyşınıl bastard : piç , soysuz , adi herif - bastırd whore : fahişe , orospu , fuhuş - hor go ahead : önde gitmek - go ıhed context : sözün gelişi - kantekst corrective : düzeltici - kırektiv grace : lütuf , zarafet , teşrif etmek , onur vermek - gıreys disgrace : rezalet , utanç , rezillik , yüz karası , rezil etmek - disgıreys walnut : ceviz - valnat lifetime : ömür , ömür boyu , ömür boyu süren - layftaym lifelong : ömür boyu - layflong lifespan : ömür , yaşam süresi - layfsıpen leakage : sızıntı , sızma , kaçak - likıc complaint : şikayet , yakınma - kımpıleynt complainant : şikayetçi - kımpıleynınt can you do it ? : bunu yapabilirmisin - ken yu du it differ : farklılık , benzememek , farklı olmak - difır betray : ihanet etmek - bitrey onion : soğan - anyın clause : cümle , fıkra - kılaz timelessness : zamansızlık - taymlısnıs pensive : dalgın , düşünceli - pensiv operator : şebeke , operatör - apıreydır fortress : kale , hisar - fortrıs no idea : fikrim yok - no aydiı ideal : mükemmel - aydiıl had : sahip ol , sahipti , vardı - hed ı had : sahiptim - ay hed hypnotic : hipnotik - hipnatik hypnosis : hipnoz - hipnosıs selfish : bencil - selfiş human rights : insan hakları - hümın rayts welcome back : tekrar hoşgeldiniz - velkım bek welcome home : eve hoş geldin - velkım hom rig : teçhizat - rig loyal : sadık , vefalı - loyıl loyalty : bağlılık , sadakat - loyılti refinery : rafineri - rifaynıri hustle : acele , ivedi , sıkboğaz etmek - hasıl campus : kampus , yerleşke - kempıs prey : av - pırey penthouse : çatıkatı - penthaus in minutes : dakikalar içinde - in minıts fueling : yakıt ikmali - fiyuling fueling tower : yakıt kulesi - fioling tavır we all : hepimiz - vi ol all of us : hepimiz - ol ıv as titan : büyük ve kuvvetli kimse - taytın titanium : kimyasal element - titeyniyım organic : organik - orgenik microphone : mikrofon - maykrıfon it’s time : zamanı geldi , tam zamanı - its taym grabber : yakalayıcı , gaspçı - gırabır proxy : vekil , vekillik , vekalet - pıraksi proximity : yakınlık , yakın olma - pıraksimıdi boxing : boks , kutulama , kutuya koyma - baksing middle : orta , ortadaki , aradaki - midıl primal : başlıca , ana , esas , ilkel - pıraymıl melody : melodi , ezgi , name - melıdi melodious : melodik - mılodiyıs guy : adam , herif , takılmak , germe halatı - gay guys : çocuklar , herifler , beyler , millet - gayz gazebo : çardak , manzaralı balkon - gizibo cupboard : dolap , büfe , yüklük - kabırd on your left : senin solunda - an yor left on your right : senin sağında - an yor rayt hold the position : pozisyonunu tut - hold dı pızişın land : arazi , arsa , toprak , kara , memleket - lend on her back : onun arkasında - on hır bek to see me : beni görmek için - tu si mi having : sahip olan - heving millionaire : milyoner - milyıner like it : beğendim - layk it plot : arsa , arazi , parsel , komplo - pılat maid : hizmetçi , hizmetçi kız , bakire - meyd servant : hizmetçi , hizmetli , uşak , kul , memur - sırvınt come down : sakinleş , fiyatı düşmek - kam daun perhaps : belki , olabilir , bir ihtimal - pırhaps maybe : belki , olabilir , bir ihtimal - meybi notification : tebliğ , bildiri , duyuru , ihbarname - nodıfıkeyşın sticking : yapışkan , yapışkanlı - sitiking sticking out : dışarı çıkmış - sitiking aut park : parketmek , otopark , spor alanı , futbol sahası - park parked : parkedilmiş - parkt putrid : leş gibi kokan - piyutrid dump : çöplük , çöp yığını - damp satchel : omuz çantası , okul çantası - saçıl street : sokak - sıtrit avenue : cadde , ağaçlı yol - avınyu boulevard : bulvar , geniş cadde - bulıvard trouser : pantolon - tırazır stew : güveç , yahni , kısık ateşte pişirmek - sıtu often : sık sık , sıkça , çoğukez , çoğunlukla - ofın pile : istif , yığın , yığmak , yığılmak , yığınak , küme - payıl discourage : vazgeçirmek , hayal kırıklığına uğratmak , önüne geçme , hevesini kırmak , önlemeye çalışmak , moralini bozmak - diskırıç discouraged : cesareti kırılmış , güvenini kaybetmiş - diskırıçt sandwich : sandiviç , ekmek arası - sendviç body : beden , vücut , gövde , ceset , cisim - badi bodies : bedenler , cesetler , organlar - badiz liver : ciğer , karaciğer - livır yet : henüz , ama , hatta , buna rağmen , şimdiye kadar - yet argue : tartışmak , münakaşa etmek , itiraz etmek - argiyu fin : yüzgeç , kanat (uçak) , kanat (balık) - fin finn : finli , finlandiyalı - fin novel : roman , yeni - navıl navel : göbek - neyvıl stolen : çaldı , çalınan , çalıntı , çalınmış - sıtolın scold : azarlamak , çıkışmak - sıkold run away : kaçmak , firar etmek , kaçak , firari - ranıvey rub : ovmak , kaşımak - rab row : kürek çekmek , sandal gezisi - rou refuse : reddetmek , kabul etmemek - rıfyuz raft : sal , sala binmek - raft pretend : numara yapmak , rol yapmak - pıritend go ashore : kıyıya çıkmak , karaya çıkmak - go ışor pap : baba - pep get scared : korkmak - get sıkerd get caught : yakalanmak , takılmak - get kot duke : dük - duk laugh : gülmek , gülüş , kahkaha - laf laughing : gülüş , gülme , güldürücü , gülüyor , komik - lafing die laughing : gülmekten ölmek - day lafing confess : itiraf etmek , günah çıkarmak - kınfes borrow : ödünç almak , borç almak - barou barrow : el arabası - berou narrow : dar , daraltmak , daralmak - nerou sorrow : üzüntü , keder , yas tutmak - sarou campfire : kamp ateşi - kempfayır at last : sonunda , nihayet , en sonunda - et last at first : ilk önce , ilk zamanlar , başlangıçta - et fırst at that moment : o anda - et dıt momınt wound : yara , yaralamak , yarala - vund wounded : yaralı - voundıd spread : yaymak , yayılmak , yayılmış , dağılmış - sıpred describe : tarif etmek - diskırayb quarrel : atışma , atışmak , kavga , çekişmek - korıl flashes : yanıp söner - fılaşiz untie : çöz , çözmek , çözülmek - ıntay as soon : yakında - ez sun dig : kazmak , çukur kazmak , kazı - dig liar : yalancı - layır tannery : tabakhane - tenıri loud : yüksek sesle , gürültüyle - laud louder : daha yüksek sesle - laudır aloud : yüksek sesle bağırarak - ılaud chasing : kovalamak , takip etmek , avcılık - çeysing rode off : yola çıktı - rod of ran off : tükenmek - ren of feud : kavga , kan davası - fiyud buck : itaatsizlik etmek , para - bak grief : yas , keder , üzüntü - gırif fine looking : iyi görünümlü - fayn luking guilt : suç , suçluluk , kabahat - gilt guilty : suçlu - gilti stagger : sendelemek , tökezlemek , sersemlemek - sıtegır alarm : alarm - ılarm alarmed : alarma geçmiş - ılarmd swam : yüzdü - sıvam further down : daha aşağı - fırdhır daun sneer : alay , küçümseyerek gülmek - sıniır shabby : yıpranmış , eski püskü - şabi very still : çok sakin - veri sitil complain : şikayet , şikayet etmek , şikayetçi olmak - kımpıleyn worth : değer , değerinde , bedel , layık - vırth unworthy : değersiz , değmez , yakışmaz , layık olmayan - anvırdhi permanent : kalıcı , daimi , devamlı - pırmınınt stem : kök - sıtem stems : kaynaklanıyor - sıtems modern : modern . çağdaş - madırn stupendous : muazzam - sıtupendıs no one : kimse , hiç kimse , hiçbiri - no van will be : olacak , yapacaksın - vil bi accept : kabul etmek , kabullenmek , üstlenmek - ıksept decline : reddetmek , düşüş , gerileme - diklayn regret : pişmanlık , teessüf etmek - rıgret offbeat : sıra dışı - ofbit lion : aslan , cesur kimse , görülmeye değer yerler - layın lioness : dişi aslan - layınıs teen : genç - tin teenager : genç , delikanlı , genç kız - tineycır mutant : değişime uğramış , mutasyon geçirmiş - mıyutınt observe : gözlemlemek , görmek , görüşünü bildirmek - ıbzırv observe : gözlemek , görüşünü bildirmek - ıbzırv obzerver : gözlemci , itaat eden - ıbzırvır observatory : gözlem evi - ıbzırvıtori centerpiece : en önemli parça - sentırpis accelerate : hızlanmak - hızlandırmak , gaza basmak - ıkselıreyt accelerator : gaz pedalı , hızlandırıcı - ıkselıreydır dwarf : cüce , bodur , bücür - dıvorf cluster : salkım , küme - kılastır noteworthy : dikkate değer - notvırdhi throwback : geri dönüş , soya çekme - tırovbek salami : salam - sılami paradise : cennet - perıdays heaven : cennet , gökyüzü - hevın heavenly : göksel , cennete ait , cennetlik - hevınli
“DERLEMEDE GOOGLE TRANSLATE VE SESLİ SÖZLÜK UYGULAMASINDAN YARARLANILMIŞTIR”

“KELİMELERİN OKUNUŞ LEHÇESİ U.S’ DİR”

bargained : pazarlıklı , anlaşmak - bargınt pet bottle : pet şişe - pet badıl paper cup : kağıt bardak - peypır kap everywhere : her yerde , her yer , her tarafta , her taraf - evriver pinnacle : çukur , zirve , doruk - pinıkıl digitally : dijital olarak - dicıdıli armored : zırhlı - armırd armory : cephanelik - armıri utility : yarar , fayda , işe yarar şey - yutilıdi utilize : faydalanmak - yudılayz misinformation : yanlış bilgi - misinfırmeyşın representation : temsil , temsilcilik - reprızenteyşın representational : temsili - reprızenteyşınıl bastard : piç , soysuz , adi herif - bastırd whore : fahişe , orospu , fuhuş - hor go ahead : önde gitmek - go ıhed context : sözün gelişi - kantekst corrective : düzeltici - kırektiv grace : lütuf , zarafet , teşrif etmek , onur vermek - gıreys disgrace : rezalet , utanç , rezillik , yüz karası , rezil etmek - disgıreys walnut : ceviz - valnat lifetime : ömür , ömür boyu , ömür boyu süren - layftaym lifelong : ömür boyu - layflong lifespan : ömür , yaşam süresi - layfsıpen leakage : sızıntı , sızma , kaçak - likıc complaint : şikayet , yakınma - kımpıleynt complainant : şikayetçi - kımpıleynınt can you do it ? : bunu yapabilirmisin - ken yu du it differ : farklılık , benzememek , farklı olmak - difır betray : ihanet etmek - bitrey onion : soğan - anyın clause : cümle , fıkra - kılaz timelessness : zamansızlık - taymlısnıs pensive : dalgın , düşünceli - pensiv operator : şebeke , operatör - apıreydır fortress : kale , hisar - fortrıs no idea : fikrim yok - no aydiı ideal : mükemmel - aydiıl had : sahip ol , sahipti , vardı - hed ı had : sahiptim - ay hed hypnotic : hipnotik - hipnatik hypnosis : hipnoz - hipnosıs selfish : bencil - selfiş human rights : insan hakları - hümın rayts welcome back : tekrar hoşgeldiniz - velkım bek welcome home : eve hoş geldin - velkım hom rig : teçhizat - rig loyal : sadık , vefalı - loyıl loyalty : bağlılık , sadakat - loyılti refinery : rafineri - rifaynıri hustle : acele , ivedi , sıkboğaz etmek - hasıl campus : kampus , yerleşke - kempıs prey : av - pırey penthouse : çatıkatı - penthaus in minutes : dakikalar içinde - in minıts fueling : yakıt ikmali - fiyuling fueling tower : yakıt kulesi - fioling tavır we all : hepimiz - vi ol all of us : hepimiz - ol ıv as titan : büyük ve kuvvetli kimse - taytın titanium : kimyasal element - titeyniyım organic : organik - orgenik microphone : mikrofon - maykrıfon it’s time : zamanı geldi , tam zamanı - its taym grabber : yakalayıcı , gaspçı - gırabır proxy : vekil , vekillik , vekalet - pıraksi proximity : yakınlık , yakın olma - pıraksimıdi boxing : boks , kutulama , kutuya koyma - baksing middle : orta , ortadaki , aradaki - midıl primal : başlıca , ana , esas , ilkel - pıraymıl melody : melodi , ezgi , name - melıdi melodious : melodik - mılodiyıs guy : adam , herif , takılmak , germe halatı - gay guys : çocuklar , herifler , beyler , millet - gayz gazebo : çardak , manzaralı balkon - gizibo cupboard : dolap , büfe , yüklük - kabırd on your left : senin solunda - an yor left on your right : senin sağında - an yor rayt hold the position : pozisyonunu tut - hold dı pızişın land : arazi , arsa , toprak , kara , memleket - lend on her back : onun arkasında - on hır bek to see me : beni görmek için - tu si mi having : sahip olan - heving millionaire : milyoner - milyıner like it : beğendim - layk it plot : arsa , arazi , parsel , komplo - pılat maid : hizmetçi , hizmetçi kız , bakire - meyd servant : hizmetçi , hizmetli , uşak , kul , memur - sırvınt come down : sakinleş , fiyatı düşmek - kam daun perhaps : belki , olabilir , bir ihtimal - pırhaps maybe : belki , olabilir , bir ihtimal - meybi notification : tebliğ , bildiri , duyuru , ihbarname - nodıfıkeyşın sticking : yapışkan , yapışkanlı - sitiking sticking out : dışarı çıkmış - sitiking aut park : parketmek , otopark , spor alanı , futbol sahası - park parked : parkedilmiş - parkt putrid : leş gibi kokan - piyutrid dump : çöplük , çöp yığını - damp satchel : omuz çantası , okul çantası - saçıl street : sokak - sıtrit avenue : cadde , ağaçlı yol - avınyu boulevard : bulvar , geniş cadde - bulıvard trouser : pantolon - tırazır stew : güveç , yahni , kısık ateşte pişirmek - sıtu often : sık sık , sıkça , çoğukez , çoğunlukla - ofın pile : istif , yığın , yığmak , yığılmak , yığınak , küme - payıl discourage : vazgeçirmek , hayal kırıklığına uğratmak , önüne geçme , hevesini kırmak , önlemeye çalışmak , moralini bozmak - diskırıç discouraged : cesareti kırılmış , güvenini kaybetmiş - diskırıçt sandwich : sandiviç , ekmek arası - sendviç body : beden , vücut , gövde , ceset , cisim - badi bodies : bedenler , cesetler , organlar - badiz liver : ciğer , karaciğer - livır yet : henüz , ama , hatta , buna rağmen , şimdiye kadar - yet argue : tartışmak , münakaşa etmek , itiraz etmek - argiyu fin : yüzgeç , kanat (uçak) , kanat (balık) - fin finn : finli , finlandiyalı - fin novel : roman , yeni - navıl navel : göbek - neyvıl stolen : çaldı , çalınan , çalıntı , çalınmış - sıtolın scold : azarlamak , çıkışmak - sıkold run away : kaçmak , firar etmek , kaçak , firari - ranıvey rub : ovmak , kaşımak - rab row : kürek çekmek , sandal gezisi - rou refuse : reddetmek , kabul etmemek - rıfyuz raft : sal , sala binmek - raft pretend : numara yapmak , rol yapmak - pıritend go ashore : kıyıya çıkmak , karaya çıkmak - go ışor pap : baba - pep get scared : korkmak - get sıkerd get caught : yakalanmak , takılmak - get kot duke : dük - duk laugh : gülmek , gülüş , kahkaha - laf laughing : gülüş , gülme , güldürücü , gülüyor , komik - lafing die laughing : gülmekten ölmek - day lafing confess : itiraf etmek , günah çıkarmak - kınfes borrow : ödünç almak , borç almak - barou barrow : el arabası - berou narrow : dar , daraltmak , daralmak - nerou sorrow : üzüntü , keder , yas tutmak - sarou campfire : kamp ateşi - kempfayır at last : sonunda , nihayet , en sonunda - et last at first : ilk önce , ilk zamanlar , başlangıçta - et fırst at that moment : o anda - et dıt momınt wound : yara , yaralamak , yarala - vund wounded : yaralı - voundıd spread : yaymak , yayılmak , yayılmış , dağılmış - sıpred describe : tarif etmek - diskırayb quarrel : atışma , atışmak , kavga , çekişmek - korıl flashes : yanıp söner - fılaşiz untie : çöz , çözmek , çözülmek - ıntay as soon : yakında - ez sun dig : kazmak , çukur kazmak , kazı - dig liar : yalancı - layır tannery : tabakhane - tenıri loud : yüksek sesle , gürültüyle - laud louder : daha yüksek sesle - laudır aloud : yüksek sesle bağırarak - ılaud chasing : kovalamak , takip etmek , avcılık - çeysing rode off : yola çıktı - rod of ran off : tükenmek - ren of feud : kavga , kan davası - fiyud buck : itaatsizlik etmek , para - bak grief : yas , keder , üzüntü - gırif fine looking : iyi görünümlü - fayn luking guilt : suç , suçluluk , kabahat - gilt guilty : suçlu - gilti stagger : sendelemek , tökezlemek , sersemlemek - sıtegır alarm : alarm - ılarm alarmed : alarma geçmiş - ılarmd swam : yüzdü - sıvam further down : daha aşağı - fırdhır daun sneer : alay , küçümseyerek gülmek - sıniır shabby : yıpranmış , eski püskü - şabi very still : çok sakin - veri sitil complain : şikayet , şikayet etmek , şikayetçi olmak - kımpıleyn worth : değer , değerinde , bedel , layık - vırth unworthy : değersiz , değmez , yakışmaz , layık olmayan - anvırdhi permanent : kalıcı , daimi , devamlı - pırmınınt stem : kök - sıtem stems : kaynaklanıyor - sıtems modern : modern . çağdaş - madırn stupendous : muazzam - sıtupendıs no one : kimse , hiç kimse , hiçbiri - no van will be : olacak , yapacaksın - vil bi accept : kabul etmek , kabullenmek , üstlenmek - ıksept decline : reddetmek , düşüş , gerileme - diklayn regret : pişmanlık , teessüf etmek - rıgret offbeat : sıra dışı - ofbit lion : aslan , cesur kimse , görülmeye değer yerler - layın lioness : dişi aslan - layınıs teen : genç - tin teenager : genç , delikanlı , genç kız - tineycır mutant : değişime uğramış , mutasyon geçirmiş - mıyutınt observe : gözlemlemek , görmek , görüşünü bildirmek - ıbzırv observe : gözlemek , görüşünü bildirmek - ıbzırv obzerver : gözlemci , itaat eden - ıbzırvır observatory : gözlem evi - ıbzırvıtori centerpiece : en önemli parça - sentırpis accelerate : hızlanmak - hızlandırmak , gaza basmak - ıkselıreyt accelerator : gaz pedalı , hızlandırıcı - ıkselıreydır dwarf : cüce , bodur , bücür - dıvorf cluster : salkım , küme - kılastır noteworthy : dikkate değer - notvırdhi throwback : geri dönüş , soya çekme - tırovbek salami : salam - sılami paradise : cennet - perıdays heaven : cennet , gökyüzü - hevın heavenly : göksel , cennete ait , cennetlik - hevınli
“DERLEMEDE GOOGLE TRANSLATE VE SESLİ SÖZLÜK UYGULAMASINDAN YARARLANILMIŞTIR” “KELİMELERİN OKUNUŞ LEHÇESİ U.S’ DİR”
GÜNLÜK HAYATTA EN ÇOK KULLANILAN KELİMELERDEN DERLENMİŞTİR
21
21
21