bargained : pazarlıklı , anlaşmak - bargınt
pet bottle : pet şişe - pet badıl
paper cup : kağıt bardak - peypır kap
everywhere : her yerde , her yer , her tarafta , her taraf - evriver
pinnacle : çukur , zirve , doruk - pinıkıl
digitally : dijital olarak - dicıdıli
armored : zırhlı - armırd
armory : cephanelik - armıri
utility : yarar , fayda , işe yarar şey - yutilıdi
utilize : faydalanmak - yudılayz
misinformation : yanlış bilgi - misinfırmeyşın
representation : temsil , temsilcilik - reprızenteyşın
representational : temsili - reprızenteyşınıl
bastard : piç , soysuz , adi herif - bastırd
whore : fahişe , orospu , fuhuş - hor
go ahead : önde gitmek - go ıhed
context : sözün gelişi - kantekst
corrective : düzeltici - kırektiv
grace : lütuf , zarafet , teşrif etmek , onur vermek - gıreys
disgrace : rezalet , utanç , rezillik , yüz karası , rezil etmek - disgıreys
walnut : ceviz - valnat
lifetime : ömür , ömür boyu , ömür boyu süren - layftaym
lifelong : ömür boyu - layflong
lifespan : ömür , yaşam süresi - layfsıpen
leakage : sızıntı , sızma , kaçak - likıc
complaint : şikayet , yakınma - kımpıleynt
complainant : şikayetçi - kımpıleynınt
can you do it ? : bunu yapabilirmisin - ken yu du it
differ : farklılık , benzememek , farklı olmak - difır
betray : ihanet etmek - bitrey
onion : soğan - anyın
clause : cümle , fıkra - kılaz
timelessness : zamansızlık - taymlısnıs
pensive : dalgın , düşünceli - pensiv
operator : şebeke , operatör - apıreydır
fortress : kale , hisar - fortrıs
no idea : fikrim yok - no aydiı
ideal : mükemmel - aydiıl
had : sahip ol , sahipti , vardı - hed
ı had : sahiptim - ay hed
hypnotic : hipnotik - hipnatik
hypnosis : hipnoz - hipnosıs
selfish : bencil - selfiş
human rights : insan hakları - hümın rayts
welcome back : tekrar hoşgeldiniz - velkım bek
welcome home : eve hoş geldin - velkım hom
rig : teçhizat - rig
loyal : sadık , vefalı - loyıl
loyalty : bağlılık , sadakat - loyılti
refinery : rafineri - rifaynıri
hustle : acele , ivedi , sıkboğaz etmek - hasıl
campus : kampus , yerleşke - kempıs
prey : av - pırey
penthouse : çatıkatı - penthaus
in minutes : dakikalar içinde - in minıts
fueling : yakıt ikmali - fiyuling
fueling tower : yakıt kulesi - fioling tavır
we all : hepimiz - vi ol
all of us : hepimiz - ol ıv as
titan : büyük ve kuvvetli kimse - taytın
titanium : kimyasal element - titeyniyım
organic : organik - orgenik
microphone : mikrofon - maykrıfon
it’s time : zamanı geldi , tam zamanı - its taym
grabber : yakalayıcı , gaspçı - gırabır
proxy : vekil , vekillik , vekalet - pıraksi
proximity : yakınlık , yakın olma - pıraksimıdi
boxing : boks , kutulama , kutuya koyma - baksing
middle : orta , ortadaki , aradaki - midıl
primal : başlıca , ana , esas , ilkel - pıraymıl
melody : melodi , ezgi , name - melıdi
melodious : melodik - mılodiyıs
guy : adam , herif , takılmak , germe halatı - gay
guys : çocuklar , herifler , beyler , millet - gayz
gazebo : çardak , manzaralı balkon - gizibo
cupboard : dolap , büfe , yüklük - kabırd
on your left : senin solunda - an yor left
on your right : senin sağında - an yor rayt
hold the position : pozisyonunu tut - hold dı pızişın
land : arazi , arsa , toprak , kara , memleket - lend
on her back : onun arkasında - on hır bek
to see me : beni görmek için - tu si mi
having : sahip olan - heving
millionaire : milyoner - milyıner
like it : beğendim - layk it
plot : arsa , arazi , parsel , komplo - pılat
maid : hizmetçi , hizmetçi kız , bakire - meyd
servant : hizmetçi , hizmetli , uşak , kul , memur - sırvınt
come down : sakinleş , fiyatı düşmek - kam daun
perhaps : belki , olabilir , bir ihtimal - pırhaps
maybe : belki , olabilir , bir ihtimal - meybi
notification : tebliğ , bildiri , duyuru , ihbarname - nodıfıkeyşın
sticking : yapışkan , yapışkanlı - sitiking
sticking out : dışarı çıkmış - sitiking aut
park : parketmek , otopark , spor alanı , futbol sahası - park
parked : parkedilmiş - parkt
putrid : leş gibi kokan - piyutrid
dump : çöplük , çöp yığını - damp
satchel : omuz çantası , okul çantası - saçıl
street : sokak - sıtrit
avenue : cadde , ağaçlı yol - avınyu
boulevard : bulvar , geniş cadde - bulıvard
trouser : pantolon - tırazır
stew : güveç , yahni , kısık ateşte pişirmek - sıtu
often : sık sık , sıkça , çoğukez , çoğunlukla - ofın
pile : istif , yığın , yığmak , yığılmak , yığınak , küme - payıl
discourage : vazgeçirmek , hayal kırıklığına uğratmak , önüne geçme , hevesini kırmak ,
önlemeye çalışmak , moralini bozmak - diskırıç
discouraged : cesareti kırılmış , güvenini kaybetmiş - diskırıçt
sandwich : sandiviç , ekmek arası - sendviç
body : beden , vücut , gövde , ceset , cisim - badi
bodies : bedenler , cesetler , organlar - badiz
liver : ciğer , karaciğer - livır
yet : henüz , ama , hatta , buna rağmen , şimdiye kadar - yet
argue : tartışmak , münakaşa etmek , itiraz etmek - argiyu
fin : yüzgeç , kanat (uçak) , kanat (balık) - fin
finn : finli , finlandiyalı - fin
novel : roman , yeni - navıl
navel : göbek - neyvıl
stolen : çaldı , çalınan , çalıntı , çalınmış - sıtolın
scold : azarlamak , çıkışmak - sıkold
run away : kaçmak , firar etmek , kaçak , firari - ranıvey
rub : ovmak , kaşımak - rab
row : kürek çekmek , sandal gezisi - rou
refuse : reddetmek , kabul etmemek - rıfyuz
raft : sal , sala binmek - raft
pretend : numara yapmak , rol yapmak - pıritend
go ashore : kıyıya çıkmak , karaya çıkmak - go ışor
pap : baba - pep
get scared : korkmak - get sıkerd
get caught : yakalanmak , takılmak - get kot
duke : dük - duk
laugh : gülmek , gülüş , kahkaha - laf
laughing : gülüş , gülme , güldürücü , gülüyor , komik - lafing
die laughing : gülmekten ölmek - day lafing
confess : itiraf etmek , günah çıkarmak - kınfes
borrow : ödünç almak , borç almak - barou
barrow : el arabası - berou
narrow : dar , daraltmak , daralmak - nerou
sorrow : üzüntü , keder , yas tutmak - sarou
campfire : kamp ateşi - kempfayır
at last : sonunda , nihayet , en sonunda - et last
at first : ilk önce , ilk zamanlar , başlangıçta - et fırst
at that moment : o anda - et dıt momınt
wound : yara , yaralamak , yarala - vund
wounded : yaralı - voundıd
spread : yaymak , yayılmak , yayılmış , dağılmış - sıpred
describe : tarif etmek - diskırayb
quarrel : atışma , atışmak , kavga , çekişmek - korıl
flashes : yanıp söner - fılaşiz
untie : çöz , çözmek , çözülmek - ıntay
as soon : yakında - ez sun
dig : kazmak , çukur kazmak , kazı - dig
liar : yalancı - layır
tannery : tabakhane - tenıri
loud : yüksek sesle , gürültüyle - laud
louder : daha yüksek sesle - laudır
aloud : yüksek sesle bağırarak - ılaud
chasing : kovalamak , takip etmek , avcılık - çeysing
rode off : yola çıktı - rod of
ran off : tükenmek - ren of
feud : kavga , kan davası - fiyud
buck : itaatsizlik etmek , para - bak
grief : yas , keder , üzüntü - gırif
fine looking : iyi görünümlü - fayn luking
guilt : suç , suçluluk , kabahat - gilt
guilty : suçlu - gilti
stagger : sendelemek , tökezlemek , sersemlemek - sıtegır
alarm : alarm - ılarm
alarmed : alarma geçmiş - ılarmd
swam : yüzdü - sıvam
further down : daha aşağı - fırdhır daun
sneer : alay , küçümseyerek gülmek - sıniır
shabby : yıpranmış , eski püskü - şabi
very still : çok sakin - veri sitil
complain : şikayet , şikayet etmek , şikayetçi olmak - kımpıleyn
worth : değer , değerinde , bedel , layık - vırth
unworthy : değersiz , değmez , yakışmaz , layık olmayan - anvırdhi
permanent : kalıcı , daimi , devamlı - pırmınınt
stem : kök - sıtem
stems : kaynaklanıyor - sıtems
modern : modern . çağdaş - madırn
stupendous : muazzam - sıtupendıs
no one : kimse , hiç kimse , hiçbiri - no van
will be : olacak , yapacaksın - vil bi
accept : kabul etmek , kabullenmek , üstlenmek - ıksept
decline : reddetmek , düşüş , gerileme - diklayn
regret : pişmanlık , teessüf etmek - rıgret
offbeat : sıra dışı - ofbit
lion : aslan , cesur kimse , görülmeye değer yerler - layın
lioness : dişi aslan - layınıs
teen : genç - tin
teenager : genç , delikanlı , genç kız - tineycır
mutant : değişime uğramış , mutasyon geçirmiş - mıyutınt
observe : gözlemlemek , görmek , görüşünü bildirmek - ıbzırv
observe : gözlemek , görüşünü bildirmek - ıbzırv
obzerver : gözlemci , itaat eden - ıbzırvır
observatory : gözlem evi - ıbzırvıtori
centerpiece : en önemli parça - sentırpis
accelerate : hızlanmak - hızlandırmak , gaza basmak - ıkselıreyt
accelerator : gaz pedalı , hızlandırıcı - ıkselıreydır
dwarf : cüce , bodur , bücür - dıvorf
cluster : salkım , küme - kılastır
noteworthy : dikkate değer - notvırdhi
throwback : geri dönüş , soya çekme - tırovbek
salami : salam - sılami
paradise : cennet - perıdays
heaven : cennet , gökyüzü - hevın
heavenly : göksel , cennete ait , cennetlik - hevınli
“DERLEMEDE GOOGLE TRANSLATE VE SESLİ SÖZLÜK UYGULAMASINDAN YARARLANILMIŞTIR”
“KELİMELERİN OKUNUŞ LEHÇESİ U.S’ DİR”